“Hiç İbret Alınsaydı Tarih Tekerrür Eder Miydi?”
Tarihimiz ibret alınacak nice olaylar ile doludur. Her biri kulağa küpe edilmesi gereken bilgilerden bir bölümünü istifademize sunuyorum.
ALAADDİN KEYKUBATIN RÜYASI
Alaaddin Keykubat bir gün âlim Eflâki’yi huzuruna çağırır ve:
“Hocam dün gece rüyamda başımı altın, sinemi gümüş ve belden aşağısını da bakır olarak gördüm. Acaba bu neye delâlettir?”
Eflaki biraz düşündükten sonra şöyle cevap verir:
“Sizin saltanatınız sırasında memleket huzurlu olacak ve altın gibibir devir yaşayacaktır. Senden sonra memleketin idaresi gümüş derecesine düşecektir. Hele devlet, saltanatının üçüncü neslinde, halk birbirine düşecek, vefa ve şevkat kalmayacaktır. Dördüncü nesilde daha bozulacak ve beşinci nesilde ise Selçuklu hanedanı harap olacak, küçük adamlar büyük mevkilere yükselecektir.”
(Osman Turan, Selçuklu zamanında Türkiye, s.401)
TEK GÖZ SANA YETER
Orhan Gazi İzmit’in fethine giderken, silah arkadaşı Gazi Ali Bey’i de Hereke’nin fethine memur etmişti. Ali Bey Hereke kalesi yakınlarına gelince kuvvetine bakmadan derhal hücuma geçti. Hereke tam fetih edileceği sırada kaleden atılan bir ok Ali Bey’in gözüne saplandı. Ali Bey eliyle oku gözünden çıkarırken yanında bulunan arkadaşları çok telaşlandılar. Bunu gören Ali Bey şöyle dedi:
“Bre yiğit arkadaşlarım ne telaş edersiniz. Bir başta bir göz yeter. İki göz arkada bırakmaktansa,tek gözlü olup ileriye bakmak iyidir.”
(Tahsin Ünal, Osmanlılarda Fazilet Mücadelesi s.21)
ATLARIMIZIN DİZ KAPAKLARINA KADAR MÜSLÜMAN KANI İÇİNDE YÜRÜYORUZ
1096 yılında haçlılar Kudüs’e girerek 40.000 müslümanı kılıçtan geçirdiler. Gödofroi Dö Buyyan, papa 2. Urban’a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu:
“Kudüs’te bulunan bütün müslümanları katlettik. Malûmunuz olsun ki, Süleyman mabedinden atlarımızın diz kapaklarına kadar müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz.”
Rene G. Rousset adındaki tarihçi yukarıdaki fikri doğruladıktan sonra şunları da ilave ediyor:
“Haçlılar Kudüs’te o kadar çok müslüman kestiler ki, atların ayakları kan deryasına battıkça insan etleri duvarlara sıçrıyordu.”
(Raşit Erer, Haçlı Seferleri,s.48)
ŞEMSİ PAŞANIN HAZIR CEVABI
İran Şah’ı, Selim”in padişahlığını tebrik etmek için Edirne’ye Şahkulu adında bir elçi göndermişti Şahkulu büyük bir hediye kervanı ile Edirne’ye yaklaşırken, Padişahın emri ile Şemsi Paşa’da tertipli ve güzel giyinmiş küçük bir ordu ile onu uzak mesafeden karşılamaya çıkmıştı. Şahkulu Osmanlı askerlerinin ihtişamını çekememiş ve Remzi Paşa’ya:
“Uzaktan askerlerinizi gelin alayına benzettim.”
Deyince, Şemsi Paşa da:
“Evet, haklısınız. Çaldıran’da gelin almaya gelen bu askerlerdi.”
Diye cevap vermişti.
(Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, C.7, s.122)
NAPOLYONLAR’A DOKUNDURMA
Fuad Paşa’nın Fransız imparatoru üçüncü Napolyon ve imparotoriçe Eugenie ile konuşmaları çoktur.
İmparatorun birkaç kişiyle yaptığı bir sohbet sırasında, hangi devletin en kuvvetli olduğu
konuşuluyormuş. Fuad Paşa, imparatora:
“En kuvvetli devlet Osmanlı Devleti’dir.”
Demiş. İmparator:
“Nasıl olur? Niçin?”
Deyince:
“Siz dışarıdan, biz içeriden yıkmak için herşeyi yapıyoruz. Bir türlü yıkılmıyor.”
Cevabını almış, herkesi susturmuş ve güldürmüştür.
(Tarih Düşünce Dergisi)
SENİ UYANIK BİLİYORDUK
Birgün kadının biri Kanuni’ye müracaat ederek evinin soyulduğunu söyleyerek hırsızın yakalanmasını istedi. Padişah kadını iyice inceledikten sonra:
“Bre kadın.” Dedi. “Bu nasıl uyku ki evin soyuluyor da haberin olmuyor?”
Kadın gayet sakin ve rahat bir şekilde şöyle cevap verdi:
“Biz sizi uyanık biliyorduk, onun için bu kadar derin uyuduk.”
(Hammer Tarihi tercümesi, C.5. s.227’den naklen S. Tansel, aynı eser s.112)
KANUNİ’NİN GAZİ BALİ BEY’E YAZDIĞI MEKTUP
Mohaç Savaşı’nın kazanılmasında Gazi Bali Bey’in büyük faydası olmuştur. Aşağıdaki
mektup Kanuni’nin Gazi Bali Bey’e nasihatlarını içermektedir.
“Her iyiliğin kaynağı adalettir Balı Bey! Adil olmayanın elinden çıkan iş kötü iştir. Hz.
Muhammed, bir günün adaleti altmış yıllık ibadetten üstündür demiştir. Öyle insanlar vardır ki, ellerinde fırsat yok iken salih, abid ve zahid görünürler. Ellerine de
fırsat geçince nemrut kesilirler. Hizmetlerinde kullandığın adamların dış görünüşlerine aldanma.
Mala muhabbet edeni devlet hizmetinde kullanma. Zira onlardır ki Allah’ın bana emanet ettiği halkı ezerler. Ey Gazi Bali Bey, mansıbımın gelirini masrafıma yetmez diye gam çekme ne dilediğin varsa benden iste. Sana emanet ettiğim askerlerin ve tebaamın gençlerini evlat,ihtiyarlarını baba , yaşıtlarını da kardeş bil.”
(Reşat Ekrem Koçu, Osmanlı Padişahları, s.128)
VAHDETTİNİN FERYADI
Son Osmanlı padişahı olan Vahdettin, bilindiği gibi bir gemiye binip İstanbul’dan ayrılmıştı. Söğütte yaprağı açıllan Osmanlı tarihi, Sen Remo’da Vahdettin ile son bulacaktı. Ancak Vahdettin giderken bile devlete ait tek bir kuşu bile götürmemişti. Nitekim bir hatıra da şöyle diyor:
“Ben, benden evvelki padişahlar gibi kuş tüyü üzerinde padişah olmadım. Ateş yığını üzerinde
oldum. Benden daha iyi velihat bulunsaydı, Vallah Billah Tallah ben padişahlığı kabul etmezdim. Saltanat ile teneşir arasındaki mesafeyi bilirim.”
(Enver Ziya Karal, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, s.178)
İşte bugünlerde en çok ihtiyacımız olan ve asla unutmamamız gereken bilgilerden bir bölüm. Geleceğe daha güvenle bakabilmemiz için gelecek nesillerimizin tarihine sahip çıkması gerekiyor.